İskelet sistemi kasları karşılıklı bir denge halinde çalışır. Agonist ve antagonist adı verilen bu kaslar eklem hareketi sırasında karşılıklı kasılıp gevşeyerek hareketin daha dengeli ve kontrollü yapılmasını sağlar. Örnek vermek gerekirse dirseğin kıvrılmasını sağlayan biseps kasının antagonisti üst kolun arkasında yerleşmiş olan triseps kasıdır. Biseps kası dirseğin kıvrılmasını sağlarken triseps kası da kontrollü bir şekilde gevşeyerek bu kıvrılma hareketini destekler. Bunun tersi de söz konusudur. Triseps kası dirseğin açılmasını sağlarken, biseps kası da gevşeyerek bu hareketi destekler. Karşılıklı kas gruplarının, yani agonist-antogonist kasların,etki ettikleri eklemin belli hareket açıklığında sabit kalması da bu sinerjik çalışma sayesinde olmaktadır. Kas gücünün spor yaralanmalarından korunmada önemli bir etken olduğunu biliyoruz. Karşılıklı kas gruplarının güç dengesinin bozulması da yine spor yaralanmalarında önemli bir etkendir. Güç dengesinin belirgin bir şekilde bozulduğu durumlarda ise sporcu spor yapamaz hale gelmektedir. Bunu sık karşılaştığımız bir örnekle anlatabiliriz. Dizde ön çapraz bağ veya menisküs yırtığı gibi eklem içi yaralanmalar ve bunu takiben yapılan ameliyatlardan sonra sporcuların kuadriseps kas grubunda belirgin bir zayıflama olmakta ancak uyluk arkasındaki hamstring kaslarındaki zayıflama aynı oranda olmamaktadır. Hamstring kas grubunun görece daha güçlü hale gelmesi uyluk ön ve arka kas grupları arasındaki güç dengesini bozmaktadır. Bu durum sporcunun diz arkasında ağrılı kas spazmları yaşamasına, dizini tam açamamasına, dizine karşı güvensizlik hissine ve dizde boşalmaya neden olmaktadır. Karşılıklı kas dengesini sağlayan egzersizler ve kas dengesinin ölçülmesi bu sorunun çözülmesi için önemlidir. Kas dengesinin bozuk olduğu durumlarda spora dönüş mümkün olmamakta ya da tekrarlayan yaralanmalar ortaya çıkmaktadır.